Markalaşmak, patent almak ve yapılan ürüne şöyle göz alıcı bir tasarım yaptırmak ve bu tasarımı da 25 yıl koruma altına almak biliyoruz ki tüm kişi ve firmaları rakiplerinden bir sıfır öne geçiriyor. Ancak alınan belgelere konu olan ürünlerin yüzde kaçı gerçekten üretilip satılabiliyor, maalesef işin bu kısmı ülkemiz açısından hiç de umut edildiği gibi değil. Özellikle bir ülkenin gelişmesini sağlayan yegâne kurumlar ve kişiler ülkenin üniversitelerindeki araştırmacı hocalarımızdır biliyoruz ki. Hem kendi araştırma sonuçları hem de sanayide bazı firmalara sözleşmeli olarak yaptıkları katkılarla ülkedeki belge sayılarını en çok arttıran kesimdir üniversiteler. Ancak üniversitelerin hem patent alma hem de alınan patentleri ticarileştirme süreçleri gerçekten çok zaman alan ve önünde zorluklar olan yollar.
Özellikle devlet üniversitelerinde bir patent başvurusu yapılması tıpkı üniversiteye bilgisayar alımı yapmakla eşdeğer görülen bir süreçten geçen, maliyetleri sürekli sorgulanan, ödenek ayrılması en son planlanan ve adeta buluşu yapanın yaka silker hale getirildiği bir sistemde devam ediyor hala.
2017’de yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu’na göre artık yüksek öğretim kurumu mensupları tarafından yapılan buluşların üniversiteye bildirilmesi ve hak sahipliğinin üniversite olması gerekiyor. Ancak bu kanun öncesindeki dönemlerde öğretim görevlileri için patent ya da faydalı model belgesi almak, hem görevde yükselme kriteri olarak önemli idi hem de bu maliyetle kendilerinin başa çıkmaları gerektiği için üniversite görevlilerinin başvuru yapması veya yapılan başvuruları sonuçlandırması oldukça zor oluyordu. O dönemlerde mali sıkıntılardan dolayı kredi çekerek patent başvurusu yapan hocalarımızla oldukça dirsek temasım oldu. Çok şükür ki yeni kanunla birlikte geç de olsa en azından hocalarımızın üzerinden mali yük kalktı, bu durum başvuru sayılarını olumlu yönde etkiledi. Her üniversitenin bünyesinde Teknoloji Transfer Ofisleri açıldı. Bu ofisler hem buluşlarla ilgili süreçlerin yürütülmesinde hem de üniversite sanayi iş birliği süreçlerinde kilit görev görüyor.
TTO’ların rol paylaşımını aşağıdaki tabloda net şekilde görmek mümkün.
TUBİTAK’ın sanayi ve üniversitelerdeki faaliyetlerin gelişmesine katkı sağlayan çağrıları yukarıda belirtilen süreçlerin iyileştirilmesinde özel önem arz ediyor. Örneğin 1513 Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme Programı ile TÜBİTAK, Bilim Teknoloji Yüksek Kurulunun kararı (Üniversitede Yenilikçiliğin ve Girişimciliğin Tetiklenmesi Amacıyla Politika Araçlarının Geliştirilmesi [2011/104]) ile “Teknoloji Transfer Ofislerinin Desteklenmesi” konusunda görevlendirilmiştir. Bu kapsamda çok sayıda üniversite desteklenmiştir. Destek kapsamında özet olarak aşağıdaki faaliyetler vardır.
-Farkındalık, tanıtım, bilgilendirme ve eğitim hizmetleri
-Destek programlarından yararlanmaya yönelik hizmetler
-Proje geliştirme/yönetim hizmetleri (üniversite sanayi iş birliği faaliyetleri)
-Fikri Sınai Hakların yönetimi ve lisanslama hizmetleri
-Şirketleşme ve girişimcilik hizmetleri
Bu çağrı sonrasında 2012 ve 2013 yıllarında toplam 20 Üniversiteye ait TTO, destek kapsamına alınmıştır. 2014 yılında 1513 Programı kapsamında açılan Çağrının yanında, TTO faaliyetlerine hazırlık niteliğinde olan bir Çağrı da 1601 Programı kapsamında açılmıştır. 1513 Çağrısına 11 Üniversite, 1601 TTO Çağrısına ise 20 Üniversite adına başvuruda bulunulmuştur.
TTO’ların artması ile birlikte ülkemizde buluşlar ve sanayi iş birlikleri konusunda hızlı atılımlar sağlansa da patentlerin ticarileşme oranları hala istenilen ölçülerde değil. Global Innovation Index için 2020’de yapılan değerlendirmede de belirtildiği gibi ABD’deki üniversitelerde ve federal araştırma laboratuvarlarında yılda yapılan lisans anlaşması sayısının patent başvurusu sayısına oranı %40 ile %50 arasında değişmekte iken, TÜBİTAK Teknoloji Transfer Ofisleri Destekleme Programı çerçevesinde desteklenen 30 üniversitede 2015-2020 yılları arasında bu oran ortalama %5 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Bu senenin başında üniversitelerde, araştırma kurumlarında ve teknoloji geliştirme bölgelerinde geliştirilen patentli teknolojilerin sanayiye aktarılmasını sağlamak için Yenilik Destek Programı kapsamında yeni bir çağrıya çıkılmıştır. 1702 numaralı bu çağrı ile Teknoloji Transfer Ofislerini destekleyen TUBİTAK artık üniversitelerin ve araştırma kurumlarının bu destekler sayesinde yaptığı patent başvurularını çok daha aktif bir şekilde üretime dahil etmesi için destek vermeye başlıyor. Buna göre “çağrı duyurusunda belirtilen şartları taşıyan ve Teknoloji Sağlayıcı Kuruluşun hak sahibi olduğu patent ya da patentler ile korunan teknolojileri, lisanslama ya da devir yöntemleri ile edinimine ve bu teknolojileri uygulamaya yönelik Teknoloji Sağlayıcı Kuruluştan yapacağı hizmet alımlarına ilişkin harcama ve giderler desteklenecektir.” Çağrı kapanış tarihi 10 Mayıs 2021 olup, Temmuz itibari ile destekler başlanacaktır.
(https://www.tubitak.gov.tr/sites/default/files/21566/1702_patentlisans_2021_1_210122.pdf)
Bu çağrı ile ticarileşme faaliyetlerinin hızlanması ve ülkemiz açısından inovasyon ve buluşların çok daha aktif hale gelerek hayatımızı kolaylaştırması ve yatırıma büyük ölçüde katkı sağlanarak üretimin de artması beklenmektedir.
Tüm bu süreçler birbirini tetikleyen ve domino taşları gibi birbirine dokundukça en sonunda ülkeye ve bireylerin refahına etki eden süreçlerdir. Biz sınai mülkiyet sektörü çalışanlarının da bu önemli taşlardan biri olduğunu ve doğru danışmanlıklarla sürece katkı sağlamamızın ülkemize katacağı değeri unutmamamız gereklidir.